2018 için kehanetler ve gerçekler 2

Esasında 2018 geldi sayılır, böyle olunca ortada yalnız gerçekler kalıyor.
 
Bundan dolayı, Nostradamus’un (1503-1566) yüzlerce yıl öncesinden bugün için söylediklerini artık kehanet değil, karşımızda duran gerçekler ya da boşa çıkan sayıklamalar olarak sınıflandırmak gerekir. Tabii bu metinlerin günümüze nasıl geldiği, bugün basın tarafından bire bin katılarak magazinleştirildiği-uydurulduğu gerçeği de hesap edilmeli. Örneğin, okyanusun ötesindeki ülkeden kaynaklı bir krizin olacağı, Avrupa’nın güneyinde ciddi sorunlar yaşanacağını Nostradamus’un, 2018 için söylediği iddia ediliyor. Aslında bunlar şimdi karşımızda duran, kehanet olmaktan çoktan çıkmış gerçekler...
 
AB’nin hali... 
 
Yani 2018 ve sonrasında ABD’nin siyasi ve ekonomik sorunlarının zirveye çıkacağından kimsenin şüphesi yok. Avrupa krizi ise AB’yi parçalayacak bir dinamiği artık ortaya çıkardı. Bu dinamiğin üç temel cephesi var; birincisi Almanya’nın başını çektiği kuzey Avrupa, ikincisi doğu ve güney Avrupa, üçüncüsü ise İngiltere’nin ayrılmasıyla oluşacak yeni dağılma süreci...
 
Her üç dinamik de esasında AB’nin şimdiki halini istemiyor. Almanya ve onun etrafında toplanan Hollanda, Avusturya, Belçika gibi ülkeler, güney ve doğu Avrupa’da kendi ekonomik ve siyasi güçlerini kullanmadıkça buranın kendilerine yük olacağını düşünüyorlar ve yeni genişlemeyi bırakın, Brexit sonrası daralarak-toparlanma stratejisini devreye sokmaya çalışıyorlar.
 
İtalya, İspanya gibi büyük Avrupa ülkelerinin de dahil olduğu güney ve doğu bloku ise Almanya merkezli ekonomi-politikalarının ve Eurozone ekonomisinin çıkmaz olduğunu, kısıtlı maliye ve gereksiz değerli euro’ya dayanan para politikalarının kendileri için kriz ürettiğini görüyorlar. Almanya’nın NATO ile birlikte parçaladığı eski Yugoslavya ülkeleri ve Doğu Avrupa ise siyasi olarak kendisini hâlâ bulamadı. Burası çok ciddi ekonomik çıkmaz içinde.
 
Bir zamanlar dünya sanayisinin üretim ve inovasyon merkezi olan bu ülkeler, eski zenginliklerini arıyorlar. Esasında Almanya Dışişleri Bakanı Gabriel’in Türkiye için söylediği “İngiltere’nin Brexit sonrası AB ile ilişkisi ve pozisyonu Türkiye için de örnek olabilir” çıkışı yalnız Türkiye ile ilgili bir Alman temennisi değildir; Almanya, doğrudan arka bahçesi olmayan bütün Doğu Avrupa ülkelerini kendisi (AB) için yük olarak görmekte ve onlar için de önümüzdeki günlerde yeni Brexit süreçleri olmasını istemektedir. O halde şunu söyleyebiliriz; 2018’de Avrupa gündemine, Brexit ve Doğu Avrupa krizi damgasını vuracaktır. Türkiye’nin de siyasi ve ekonomik olarak, 2018 ve sonrasında, Doğu ve Güney Avrupa ile daha sağlıklı ilişkiler kuracağını da, bu bağlamda, söyleyebiliriz.
 
Almanya’da Merkel iktidarlarının sonuna geliyoruz. Ama ilginç bir şekilde Alman siyaseti Merkel’in alternatifini üretemiyor. Bu siyasi çıkmazın çok yakında Almanya için ciddi iktisadi etkileri de olacaktır. Alman sanayisinin, daha kârlı ve dünyaya daha az maliyetle açılacağı bölgelere, Türkiye dâhil olmak üzere, yatırım yapacağını ve Almanya’daki bu ekonomik çözülüşün ve şimdiki AB’nin dağılmasının temel dinamiklerinden birisi olacağını da söyleyelim.
 
ABD’nin hali... 
 
Okyanusun ötesine gelirsek, bu kriz esasında ABD’nin, Trump’ın krizi falan değildir. 2018 ve sonrasında derinleşecek bu kriz, ABD’nin 2. Dünya Savaşı sonrası, kendisini merkez ilan ederek, kurduğu ekonomik ve siyasi düzenin doğrudan krizidir. 2018’de Trump merkezli bu “yönetememe” krizinin ABD için derinleşeceğini ve ABD’nin yalnızlaşmasının sürekli bir politik olgu olarak konuşulacağını düşünüyorum. Böylece, 2018’de de ABD devletinin kanatları kendi aralarındaki güç savaşına devam edecekler. Bu, aynı zamanda, ABD’nin 2. Dünya Savaşı sonrası kurduğu ittifakların dolayısıyla stratejik ortaklık gibi kavramların ve sonuç olarak da NATO’yu tartışmaya açan bir dinamiktir.
 
ABD, Avrasya ve Pasifik bölgesinde güç ve hakimiyet kaybetmeye devam edecek.
 
Bu doğal bir süreçtir ve bu, kesinlikle Türkiye gibi ülkelerle ABD’nin arasının bozulması anlamına gelmez. Buradaki ilişki, artık eşitler arasında karşılıklı çıkar ilişkisi olacaktır. Tabii bu durum, Ortadoğu’da İsrail’in güncel politikalarını ve buna bağlı varlığını-meşruiyetini tartışmaya açacaktır.
 
Bu cümleden olmak üzere, 2018’de euro ve doların, temel rezerv paralar olarak, arkalarındaki politik güçlerin aşındığını göreceğiz. Bunun orta vadede iki sonucu olacaktır. Birincisi, lokal ve küresel yeni para sistemleri ve bunlara bağlı ticari sistem, Bretton-Woods sisteminin alternatifi olarak şekillenecektir. Dijital para teknolojileri daha da gündemde olacak ve gelişecektir.
 
Bütün bu tablo Türkiye için bulunmaz fırsatlar sunuyor. Öncelikle şunu söyleyeyim; 2018’de Türkiye, kesinlikle 20. yüzyıldan kalma ekonomi-politikalarıyla devam etmeyecektir. Büyüme, enflasyon, işsizlik gibi temel sorunlara çok farklı yaklaşımların gündeme geleceğini -2017’deki KGF uygulaması gibi- göreceksiniz. Para ve sermaye piyasalarındaki regülasyonlar kapsayıcı bir büyümeyi dikkate alan, ihracatı, yeni sanayi devrimini destekleyen öncelikler üzerinden olmalı...
 
Türkiye, enflasyon ve cari açık oluşturmadan yüzde 7 ve üzeri büyüyecek, refahı yaygınlaştıracak bir ülkedir. 2018 için bir kriz tehlikesi varsa bu, yukarıda anlattığımız gibi, Batı içindir. Artık onların krizi süreklidir ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu Doğu Bloku, yeni bir dünya kurmadan onların bu krizi de bitmeyecektir.
 
Refahın her yere ulaştığı bir yıl dilerim.