2017 enflasyonu % 11.92 oldu. “Çok kişi pahalılıktan yakınıyor. Para yok, piyasa durgun diyor. İyi de kim alıyor bu yeni evleri, bu otomobilleri?
2017’de konut, oto, beyaz eşya, mobilya satışları iyi gitmiş. AVM’lerde alışveriş sürüyor. Lokantalar dolu. Çok kişi seyahate çıkıyor... Allah versin. Kıskanan yok... Bunlar iyilik işaretleri... İyi de... Çok kişi enflasyonun altında ezilirken, mutfak sepeti küçülürken, ülkede tüketim nasıl artıyor?”
Ayşe Hanım Teyzem “Merhaba” demeden bunları sıraladı... Yetmedi. Ekledi: “Gazetede okuyoruz. Ekonomide yüzde 11.1 rekor büyümenin 7 puanı tüketimden gelmiş. Milli gelirin % 60’ını hane halkları tüketmiş... Söyle bakayım, kimler bu hane halkı denilenler? Bunların geliri nedir?”
Anlatmaya çalıştım. “Hane halkımızın büyük kısmını maaş, ücret, yevmiye geliri olanlar oluşturuyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre hane halkının tüketim harcamalarının % 52’sinin kaynağı maaş, ücret ve yevmiye geliri. % 19’a yakını emekli geliri...”
Ayşe Hanım Teyzem sormaya devam etti: “Maaşlar, ücretler, emekli gelirleri ne kadar?”
Cevapladım: “İşçi emeklileri ayda 1.500-2.500 TL, memur emeklileri 1.600-6.600 TL alıyor. İşçinin aylığı 1.500-3.500 TL arasında. Memur maaşları 2.500-8.000 TL arasında...”
Ayşe Teyzem tepki gösterdi: “Bu evler, arabalar bu gelirle mi alınıyor?”
Gelir dağılımı dengesiz
“Ayşe Hanım Teyze” dedim. Hemen her ülkede olduğu gibi bizde de “Gelir Dağılımı”nda dengesizlik var.
En aşağı gelir grubundaki 16 milyon kişi toplam milli gelirin % 6.3‘ünü paylaşırken, en üst gelir grubundaki 16 milyon kişi milli gelirin neredeyse yarısına, % 46.9’una sahip.
Basitleştireyim; fakir ve az fakir 32 milyonun milli gelirden aldığı pay % 16.8, en üstteki az ve çok zengin 32 milyonun gelirin % 68.3’ünü paylaşıyor.
Turgut Özal Abi’min bir zamanlar “Toplumun Direği” diye sık sık sözünü ettiği orta sınıftaki 16 milyonun payına düşen ise milli gelirin % 15.0’i.
Alt gelirli 32 milyonun tüketim harcamalarındaki payı da düşük. Açık anlatımla, tüketimde parayı harcayanlar üst gelir grubu. Toplam tüketim harcamalarının % 8.9’unu en fakir 16 milyon nüfus yaparken, en zengin 16 milyonun tüketimdeki payı % 37.4. Giyim ve ayakkabı tüketiminde alttakilerin payı % 7.9 iken üsttekilerin payı % 40.2. Eğlence ve kültür harcamasında alttakilerin payı % 5.5, üsttekilerin payı % 48.7.
Maaş, ücret, emekli geliri olan, dar ve sabit gelirliler, gelir düşüklüğü nedeniyle, enflasyonun gelirlerini aşındırması nedeniyle zorlanıyor. Herkesi kendileri gibi sanarak, “Kim bu pahalı konutları, pahalı araçları alıyor?” diyerek meraklanıyorlar.
Halkın yüzde 68’inin taksidi ve borcu var
Devletimizin en önemli kuruluşu olan Türkiye İstatistik Kurumu araştırmalarına göre hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirinin (alttan üste sıralamada en ortada yer alan gelirin) % 50’si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre, yoksulluk oranı % 14.3. Taksit ödemeleri veya borçları olanların oranı % 68.
Finansal sıkıntıda olma durumunu ifade eden maddi yoksunluk; çamaşır makinesi, televizyon, telefon ve otomobil sahipliği ile beklenmedik harcamalar, tatil, kira, konut kredisi, borç ödemeleri, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek ve evin ısınma ihtiyacının ekonomik olarak karşılanamama durumuyla ilgili hane halklarının algılarını yansıtıyor. Bu dokuz maddenin en az dördünü karşılayamayanların oranı olarak tanımlanan “Ciddi Maddi Yoksunluk Oranı” 2015 yılında % 30.3 iken, 2016 yılında 2.6 puanlık artışla % 32.9’a yükseldi.
“Ayşe Hanım Teyze” dedim. “Herkesin tüketilebilir geliri aynı değil. Çoğunluğun tüketilebilir gelirinin az olması tüketimin yapısını etkilemiyor. Sayıları az olsa da yüksek tüketilebilir gelir sahiplerinin harcamaları ekonomiye canlılık getiriyor.”
Ayşe Hanım Teyze hiçbir şey söylemedi. Yüzünü astı. Allahaısmarladık demeden gitti.